Ebeveynlik, bazen dümdüz akıp giden bazense engebeli bir yoldur. Bu yolda giderken birçok şey öğrenmeye çalışırız. ‘’Nasıl altını değiştireceğim, nasıl oyunlar oynayacağım, tuvalet eğitimini nasıl vereceğim, ağladığında nasıl sakinleştireceğim…’’ şeklinde uzayıp giden bir liste vardır kafamızda. Fakat bu sorulardan hiçbiri kendimizle ilgili değildir, hepsi bebeği memnun etmeye ve sakinleştirmeye cevap arar… Ebeveynlerin bunlardan önce kendine sorması gereken bazı sorular da vardır :
- Ben nasıl bir çocuktum?
- Ben ağladığım/öfkelendiğim/tutturduğumda ailem bana nasıl tepki verirdi?
- Ben zor anlar yaşadığımda nereden destek buldum?
- Duygularımı ya da ihtiyaçlarımı rahatça ifade edebilir miydim?
- Ailem ile ilgili hatırladığım güzel anılar neler?
Gibi birçok soru… Bu sorulara cevap bulan ebeveyn, kendi zorlanmalarını ve dayanıklılığını keşfeder bu sayede çocukluğunu tanımış olur…
Sorulması gereken temel sorular: Benim ihtiyaçlarım nelerdi? Nasıl karşılandı? Nasıl sakinleştirildik ve çocuğumu nasıl sakinleştirebilirim?
Kendi çocukluğumuzu tanımadığımız ve kabul etmediğimiz zaman çocuğumuza da tahammül edebilmemiz, çocuğumuzun zorlanmalarında onu sakinleştirme becerimiz yetersiz kalabilir. Bir ebeveyn çocukluğunda zor anlar yaşarken destek bulamadıysa ve bu anlarla tek başına mücadele etmek zorunda kaldıysa, kendi çocuğunun zor anlarında da nasıl destek olacağını bilemez ya da duyguları görmezden gelinmiş, ihtiyaçları hep ertelenmiş bir çocuksa kendi çocuğunun rahatça ‘’Ben bunu istemiyorum’’ demesine öfkelenir.
İşte bu anlarda kendimizi fark edebilmemiz çocuğumuzu da fark edebilmemizi ve kabul edebilmemizi sağlar. Unutmayalım ki koşulsuz kabul edilmiş çocuk ebeveynlik yolculuğumuzda bize keyifle eşlik edecektir…